İçeriğe geç

Türkiye’nin kaçı Sünni ?

Türkiye’nin Kaçı Sünni? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir Bakış

Son zamanlarda sıkça düşündüğüm bir soru var: Türkiye’nin kaçı Sünni? Bu soru, yalnızca dini bir mesele değil; toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından da derin etkiler taşıyan bir konu. İstanbul’da, her gün sokakta gördüğüm manzaralar, toplu taşımada karşılaştığım insanlarla yapmaya çalıştığım gözlemler, bu sorunun anlamını bir kez daha gözler önüne seriyor. Sadece dini inançları değil, toplumsal yapıları, sosyal ilişkileri ve yaşam biçimlerini etkileyen bir durum bu.

Sünnilik ve Toplumsal Yapı

Türkiye’nin büyük bir kısmı Sünni Müslümandır, bu bir gerçek. Ancak bu demek değildir ki, diğer dini ve mezhebi inançlar yok sayılabilir ya da onlara dair her şey homojen bir şekilde işliyor. İstanbul’da, her sabah işe giderken metroda gözlediğim insanlar bana bunu net bir şekilde gösteriyor. O kadar fazla farklı insanla karşılaşıyorum ki, hepsinin dünyası birbirinden farklı. Toplumda Sünni olmak, bu çeşitlilik içinde nasıl bir yer ediniyor? İşte burada toplumsal cinsiyet ve çeşitlilik devreye giriyor.

Bir gün, sabah işe giderken, başörtülü bir kadının yanı başında, kafasında takke takmış bir adamla konuştuğuna tanık oldum. Aralarındaki konuşma, bir kadının toplumda oynadığı rol, Sünnilik anlayışı ve geleneksel değerlerle nasıl şekillendiği üzerineydi. Kadın, “Sünnilik demek, bu ülkenin temeline sadık kalmak demek,” derken, adam daha farklı bir bakış açısı sunuyordu: “Ama biz de diğer inançlara saygı göstermek zorundayız. Sünni olmak, herkesi aynı kalıba sokmak anlamına gelmez.” O an, toplumsal cinsiyet ve inançlar arasında bir çatışma ve etkileşim gördüm. Birinin dini kimliği, diğerinin toplumsal rolünü nasıl şekillendiriyor?

Farklı Grublar ve Sünnilik

Türkiye’deki farklı grupların Sünnilik anlayışı, onların hayatını doğrudan etkiliyor. Özellikle Aleviler, Kürtler ve diğer azınlıklar, Sünni çoğunluğun oluşturduğu toplumsal yapıyı çok farklı bir şekilde deneyimliyor. Bu durum, İstanbul’daki işyerinde de belirgin bir şekilde gözlemleniyor. Birçok farklı etnik kimlikten ve inançtan insanın bir arada çalıştığı bir ofiste, bazen Sünniliğin baskın kültürel etkisi hissediliyor. Bir gün, ofisteki Alevi arkadaşım, “Çalıştığımız kurumda, çoğunluğun Sünni olduğunu hissetmek zorlayıcı olabiliyor,” dedi. “Birçok şeyin Sünni normlarına göre şekillendiği bir dünyada, ben kendi kimliğimi nasıl yaşayacağım?”

Bunun gibi durumlar, sadece dini anlamda değil, sosyal adalet ve eşitlik açısından da bir engel oluşturuyor. Çeşitlilik, bir toplumda yalnızca farklı inançları değil, bu inançların kabul edilmesi ve saygı görmesini de gerektiriyor. Sosyal adaletin temeli, her bireyin eşit haklara sahip olduğu bir toplumda atılmalıdır. Ancak Sünniliğin belirgin etkisi, bazen bu çeşitliliğin kabul edilmesinde sorunlar yaşanmasına yol açabiliyor.

Toplumsal Cinsiyet Perspektifi ve Sünnilik

Sünnilik, özellikle toplumsal cinsiyet normları konusunda da baskın bir rol oynuyor. Kadınların toplumda nasıl bir rol üstleneceği, hangi mesleklerde çalışabilecekleri, kılık kıyafetleri, Sünnilik anlayışına sıkı sıkıya bağlı olarak şekilleniyor. İstiklal Caddesi’nde yürürken, başı açık ve başörtülü kadınlar yan yana yürüyor, birinin yüzündeki özgürlük, diğerinin gözlerinde bir miktar çekingenlik yansıyor. Bu durum, aslında sadece Sünni kimliğin değil, o kimliğin kadın üzerindeki etkisinin de bir göstergesi.

Sünniliğin toplumsal normları, kadınların yalnızca dini olarak değil, sosyal olarak da nasıl bir pozisyonda olduklarını belirliyor. Bir işyerinde ya da sokakta, kadınların ve erkeklerin farklı şekilde karşılandığı, daha temkinli bir şekilde yaklaşılması gerektiği durumlarla karşılaşıyorum. Sünni geleneklerin, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini nasıl körüklediği konusunda çok fazla örnek var. Kadınların kamusal alanlarda daha fazla yer alması, kendilerini ifade etmeleri her zaman kolay olmuyor.

Türkiye’nin Kaçı Sünni? Çeşitlilik ve Sosyal Adalet

Sünnilik, Türkiye’deki toplumsal yapının şekillenmesinde belirleyici bir unsur. Ancak çeşitliliği ve sosyal adaleti savunan bir toplumda, herkesin kendini ifade edebilmesi ve farklı kimliklerin kabul edilmesi önemlidir. Sünniliğin baskın olduğu bir ülkede, diğer inançlar ve kimlikler sıklıkla marjinalleşiyor. İstanbul’da, iş yerlerinde, toplu taşımada ya da sokaklarda bunu net bir şekilde görebiliyorum. Çeşitliliğin savunulması, sadece dini açıdan değil, toplumsal cinsiyet ve sosyal adalet perspektifinden de bir gereklilik.

Her ne kadar Türkiye’nin büyük çoğunluğu Sünni olsa da, bu toplumsal yapının ne kadar çeşitli ve katmanlı olduğunu unutmamak gerekiyor. Sosyal adaletin sağlanabilmesi için, herkesin kimliğiyle özgürce var olabileceği bir ortam oluşturulması şart. O yüzden, sokakta gördüğüm her farklı insan, her farklı kimlik, bana toplumsal çeşitliliğin ne kadar değerli olduğunu hatırlatıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort deneme bonusu veren siteler 2025
Sitemap
betexperbetexpergir.net