Kamerunu Kim Sömürdü? “Bayraklar Değişti, Sistem Kaldı”
Sert konuşacağım: “Kamerunu kim sömürdü?” sorusu, yalnızca geçmişi değil bugünü de yargılayan bir soru. Cevabı tek bir ülkeye, tek bir döneme sıkıştırmak kolaycılık. Sömürü bir ilişkidir; aktörleri değişir, yöntemleri evrilir, ama özünde aynı kalır: gücün, zayıf kurumsallığı ve kaynak bolluğunu fırsata çevirmesi. Gelin, ezberleri dağıtalım ve tartışalım.
Haritaların Sessiz İtirafı: Alman Kamerun’dan bölünmüş mandalara
19. yüzyılın sonu, Afrika’nın cetvelle bölündüğü yıllardı. Kamerun, önce Alman Kamerun olarak kurumsallaştırıldı. Birinci Dünya Savaşı sonrasında harita yeniden çizildi: Fransız Kamerun ve iki ince şerit halinde Britanya Kamerunları ortaya çıktı. Bu bölünme sadece sınır çizgisi değildi; hukuk, eğitim, idare dili ve ekonomik hatlar farklılaştı. Peki bu parçalı miras, bugün hâlâ yatırım akışlarını, ticaret koridorlarını ve siyasal sadakatleri şekillendirmeye devam etmiyor mu?
“Uygarlık” mıydı, hammadde nakliyesi mi?
Sömürge idarelerinin en sevdiği cümle “altyapı götürdük” oldu. Evet, yollar, limanlar, demiryolları yapıldı — ama bu ağlar kimin hizmetine kurulmuştu? Kakao, kahve, kereste ve maden, iç bölgelerden kıyı limanlarına “daha hızlı” taşınsın diye. Bugün aynı hatlar, aynı mantığı sürdürüyor: değer zincirinin kârlı kısmı dışarıda, emek ve çevre yükü içeride.
Bayrağı indirdiler, sistemi bırakıp gittiler: Neo-sömürge çağ
Bağımsızlıklar, sömürgeciliğin bittiği anlamına gelmedi. Para rejimleri, borç bağımlılığı ve dış ticaret bileşimi üzerinden kurulan yeni bir düzen doğdu. Ayçiçeği gibi güneşe dönen ekonomiler, hammadde fiyatlarına bağımlı kaldı; bütçeler, dış finansmanın şartlarına bağlandı. IMF ve benzeri kurumların “yapısal uyum” reçeteleri, bazen mali disiplin getirirken, kimi zaman sanayisizleşmeyi ve sosyal kırılmayı hızlandırdı. Sorun şu: Kıtaya “istikrar” diye satılan reçete, yerel üretim kapasitesi ve kurumların güçlenmesiyle eş zamanlı işlemediğinde, sömürü başka kılığa bürünüyor.
Kamerunu kim sömürdü? Sorunun kalbinde dolar işareti var
Petrol hatları kıyıya, kereste gemilere, kakao taneleri fabrikalara… Ama nihai ürün nerede doğuyor, marka kimin oluyor, kârın aslan payı nereye yazılıyor? Eğer bir ülke, ham çıkar, ham satar, mamulü pahalı ithal ederse, sömürü çarkı içeriden dönmeye devam eder. Bu yüzden “Kamerunu kim sömürdü?” sorusunun bir yüzü dışarıyı, diğer yüzü içerideki kurumsal kırılganlıkları gösteriyor.
Zayıf halkalar: Yalnızca dış güçler değil
Sömürü, sadece dışarıdan dayatılan bir düzenle yaşamaz; içeride ona alan açan kurumsal zaaflar olmadan kalıcı olamaz. Şeffaf olmayan ihaleler, hesap sorulamayan bütçeler, veri eksikliği ve hukukun yavaş işlemesi… Bunlar, küresel çıkar ağlarının en sevdiği iklimdir. Peki biz, “tarihî suçlu” ararken bugünün sorumluluklarını nereye bırakıyoruz?
Tartışmalı alanlar: Para düzeni, vergi tabanı, yerel katma değer
- Para ve ticaret mimarisi: Dışa bağlı döviz akışının baskın olduğu yapıda, kriz ilk dalgada halkı vurur. Yerel KOBİ’ler nefes alamaz.
- Vergi ve imtiyazlar: Kaynak sözleşmelerindeki muafiyetler kısa vadede sermaye çekse de uzun vadede mali devleti zayıflatır. Soru: Kaynak zenginliğinin vergisel karşılığı halkın cebine giriyor mu?
- Yerelleşme: “İstihdam yaratıyoruz” söylemi, nitelikli istihdama ve teknoloji transferine dönüşmüyorsa, yine hammadde denklemine mahkûmuz.
Kamerunu kim sömürdü? Ezber bozan cevap: Bir düzen sömürdü
İşaret parmağını yalnızca Berlin’e, Paris’e ya da Londra’ya uzatmak kolay; ama eksik. Sömürü bir yapılar toplamıdır: dışarıda fiyat, finans ve marka gücü; içeride kurumsal kırılganlık, elit çıkarları ve hesap vermezlik. Bu yüzden çözüm de “tek suçlu” bulmak değil, denklemi çevirmek.
Provokatif sorular: Tartışmayı açalım
- Hammadde ihracatına bağımlılık kırılmadan, Kamerun gerçek anlamda bağımsız olabilir mi?
- Kamu-özel sözleşmeleri şeffaflaşsa, vergi tabanı genişlese ve veriler açık olsa, “sömürü” kelimesi hâlâ aynı kuvvette kalır mı?
- Yerel inovasyon ekosistemi ve bölgesel sanayi işbirlikleri olmadan, para rejimi tartışmalarının anlamı ne kadar?
- Kamerunlu tüketici markalaşmış mamul yerine yerli tasarımı tercih etmedikçe, değer zinciri içeride kurulabilir mi?
Çıkış Stratejisi: Kaynağın kaderini içerde yazmak
Şeffaf sözleşmeler (yayın zorunluluğu), yerel katma değer şartları (tedarikte yerelleşme hedefleri), bölgesel sanayi koridorları (ham-mamul entegrasyonu), veri ve hesap verebilirlik (açık bütçe, açık maden ruhsatı), tarım-sanayi köprüleri (kakao, pamuk, palmiyeyi mamule çeviren kümeler)… Bunlar romantik değil, uygulanabilir adımlar. Çünkü sömürünün panzehiri öfke değil, kurumsal tasarımdır.
Son söz: “Kamerunu kim sömürdü?” derken, tarihi suç dosyası tutmak elbette gerekli. Ama asıl mesele, bugünün ekonomisinde kimin kazanıp kimin kaybettiğini görünür kılmak. Bayraklar değişti; ya sistem? Yorumlarda şu soruyla tartışalım: Hangi politika değişikliği, Kamerun’un değer zincirinde ilk kırılmayı yaratır?